Tarihçe
1780 yılında İngiliz John Maltass tarafından inşa edilen Mattheys Köşkü’nün 2018 yılında Arkas Holding tarafından başlatılan ve izin süreçleriyle birlikte beş yıl süren restorasyon çalışmaları tamamlandı. 1922 yılında Atatürk’ün de ziyaret ettiği Mattheys Köşkü, şimdi yeni misafirlerini ağırlamayı bekliyor.
Hayatı boyunca Mattheys Köşkü’nde yaşadığı bilinen Hortense Wood’un not ettiği önemli tarihi olaylarla günümüze ışık tuttuğu günlüğünde “Bornova’da bir ev”den bahsediliyordu. Anlatılardan çok odalı, büyük bir köşk olduğu anlaşılan bu ev, bir dönem Atatürk’ün de ziyaret ettiği, Hortense Wood’un kendi deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin konuşulduğu evdi, yani bugünkü adıyla Mattheys Köşkü.
Köşkün John Maltass adlı bir İngiliz tarafından inşa edildiği biliniyor. Bazı kaynaklarda yapım yılı 1860 olarak belirtiliyor. Ancak Mattheys Köşkü’nün restorasyonunu gerçekleştiren mimar Seda Özen Bilgili, binanın 1780 yılında yaptırıldığını tahmin ediyor. Bilgili restorasyon çalışmaları sırasında binanın çeşitli dönemlerde yapılan eklentilerle büyütüldüğünü, en büyük değişimin ise 1800’lerin ortasında yapılmış olduğunu ve bu nedenle köşkün yeniden yapıldığına dair yanlış bir algının oluşmuş olabileceğini düşünüyor.
Mattheys Köşkü uzun yıllar Wood-Paterson evi olarak adlandırılmıştı. John Maltass 1780 yılında Patersonlar’dan satın aldığı ve yazlık olarak yeniden inşa ettirdiği evi, 1840 yılında kızı Eugenie Wood’a miras olarak bırakmıştı. Eugenie Wood, İzmir’deki İngiliz hastanesine başhekim olarak gönderilen Dr. Charles Wood ile evlenmişti. Çiftin yedi çocuğu oldu ve Charles Wood evini büyük kızı Lucy De Cramer’e bıraktı. Çiftin yedi çocuğundan sadece Hortense Wood evlenmedi ve 1924’de ölene kadar yeğeni Fernand de Cramer ile birlikte baba evinde yaşamaya devam etti.
Yaşadığı dönemde Bornova’nın bilinen isimlerinden olan Hortense Wood çok yönlü entelektüel biriydi. Ressam, şair ve besteci olmasının yanı sıra Osmanlı döneminin ilk feministlerindendi. Ünlü besteci Franz Liszt’ten piyano dersleri almıştı. Franz Liszt, köşkün Kahire odası adı verilen bölümünde halen duran piyanoyu çalmıştı. Fotoğraf çekmeyi ise çok severdi. Dönemin gözde köşklerinden olan Mattheys Köşkü’nün ağırladığı ünlülerin fotoğraflarını çekerdi.
Gazete kupürleri biriktiren, siyaseti yakından takip eden biriydi Hortense Wood. Mattheys Köşkü onun sayesinde Kurtuluş Savaşı döneminde “Bornova’da ünlü bir ev” haline gelmişti. Mustafa Kemal hayranıydı ve henüz savaş devam ederken ona başarılarını kutlayan mektuplar yazmıştı. Mustafa Kemal ile nihayet yüz yüze tanıştığında 78 yaşındaydı. Mustafa Kemal Wood’dan “dünyada kadın hakları” konusunda araştırma yapıp kendisine iletmesini istemişti. Başkomutan olarak İzmir’e geldiğinde ailenin Ernest adındaki oğlunun odasında kalmış, evde birçok önemli toplantı yapmış ve Hortense Wood’un yeğeni Fernand De Cramer ile satranç oynamıştı. 1 Haziran 1922 tarihinde yazmaya başladığı günlüğü, Yunan ordusunun çekilmesi ve Türk ordusunun İzmir’e girişi hakkında doğrudan gözlemler barındırıyordu.
Bayan Wood 16 Eylül 1922 tarihini attığı günlüğünün bir sayfasına şu satırları düşmüştü:
“Mustafa Kemal evime geldi. Yanında İsmet Paşa ve diğer generallerle meşhur Türk kadını Halide Edip vardı. Mustafa Kemal Paşa onların arasında bir başka idi. O’nu tanımaktan ve karşı karşıya gelip konuşmaktan duyduğum sevinç sonsuzdu. Oturup 15 dakika kadar sohbet ettik. Mustafa Kemal sonra benden izin istedi. Ardından da Fevzi, İsmet, Asım Paşa’larla Halide Edip üst kata çıktılar. Evet, şu anda İmparatorluğun kaderi evimin üst kısmında yatak odamın önündeki piyanonun yanında, kadife koltuklarda tartışılıyor.”
Bornova Gençlik Caddesi’ndeki Mattheys Köşkü o yıllarda hoş hatları ve bahar aylarında açan mor salkımlı leylak çiçekleriyle sarıp sarmalanan kemerli giriş kapısıyla en dikkat çekici köşklerden biriydi. Evlerin birçoğunun bahçe kapısının önünde “pesulaki” adı verilen taş banklar bulunuyordu. Mattheys Köşkü’nün önünde, kapının iki yanında karşılıklı iki pesulaki vardı. Mattheys Köşkü’nün görkemli zamanlarında, Bornova’nın eski sakinlerinin evlerinin önünde bulunan bu taş banklarda komşular ağırlanırdı. Yaz akşamlarında pesulakide oturulur, kapıdan gelip geçenlerin de davet edilmesiyle misafir sayısı artar, sohbetler uzardı.
İzmir’in sosyo kültürel zenginliğine büyük katkıda bulunan Levanten ailelerin köşkleri, zaman içinde çeşitli nedenlerle eski ihtişamlı görünümlerini kaybetti, yerlerini apartmanlara bıraktı. İçlerinden çok azı günümüze kadar gelebildi. Mattheys Köşkü de bunlardan biriydi. Arkas Ailesinin geçmişi hatırlatmak amacıyla 2018 yılında Lucy de Cramer’den sonra köşkün sahipleri olan Renee Steinbüchel ve Sonia Whitall’un çocuklarından satın almasıyla birlikte arşivlerde yapılan titiz araştırmalar sonucu aslına sadık kalınarak restorasyon çalışmaları başladı.
Restorasyon çalışmaları sırasındaki bulgular, binanın mimari yapısı için önemli ipuçları veriyordu. İlk başta kare basit bir yapı olan Mattheys Köşkü’nün altı ayrı dönemde, altı ayrı ailenin yaptırdığı eklentilerle bugünkü görünümüne kavuştuğu düşünülüyor. Bu eklentiler 2000’li yıllara kadar sürmüş, Mattheys Köşkü başından beri “yaşayan yaşatan bir yapı” olmuştu. Mattheys Köşkü’nün en belirgin özellikleri tüm Bornova köşkleri içinde en zarifi olarak nitelendirilen kemerli giriş kapısı ve dere taşlarıyla örülmüş duvar sistemiydi. Bu duvar sistemi sayesinde 2000’li yıllara büyük oranda zarar görmeden gelen köşkün restorasyon çalışmaları izin süreçleriyle birlikte beş yıl sürdü. Köşk, bugün baba Tony Mattheys’in adıyla anılıyor.
Öncesi
Sonrası