Bornova Köşkleri

Doğu Akdeniz kıyılarının 16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girmesiyle birlikte İzmir, İstanbul, Selanik, İskenderun, Halep gibi liman kentleri Avrupalı tüccarlar için çekici birer merkez haline geldiler. Bu kentlere ticaret amacıyla yerleşen Avrupalılara, Doğu Akdeniz coğrafyasını tanımlayan “levant” kelimesinin türetilen “Levanten” adı verildi. İzmir, Levantenlerin yoğun olarak yaşadığı bir liman kenti oldu. Bornova ise ilk başlarda Levanten ailelerin sayfiye bölgesiydi. Venedikli Cortazzi, Fransız Giraud ve İngiliz Whittall ailelerinin İzmir’e ilk gelen üyelerinin Bornova’da sayfiye evleri yaptırdıkları biliniyor. Bornova, İzmir-Kasaba demiryolunun 1866’da hizmete girmesiyle sayfiye yeri olmaktan çıkıp sürekli yaşanılan bir yer haline geldi. Bugünkü Bornova’nın ünlü köşkleri bu tarihlerden sonra inşa edilmeye başlandı.

Günümüze ulaşan Bornova köşklerinin çoğunluğu demiryolunun hemen kuzeyinde yer alıyor, bir kısmı ise güneyinde bulunuyor. Eski fotoğraflar, belgeler ve halen ayakta olan köşklerin yerleşiminden Levanten ailelerin oluşturduğu Bornova’nın demiryolunun kuzeyinde birbirine paralel iki yolun üzerinde Bornova istasyonuna dik gelecek bir şekilde oluştuğu anlaşılıyor.

Bornova köşklerinin en belirgin özellikleri çoğunluğunun etrafı duvarlarla çevrili bahçe içinde inşa edilmiş olmalarıydı. Yola cepheli inşa edilen köşkler ise büyük arka bahçelere sahipti. Bu bahçelerde genellikle İngiliz bahçe mimarisi kullanılıyordu. Bu köşklerin büyük çoğunluğu kare ya da dikdörtgen bahçelere oturtulmuş iki katlı, simetrik, yalın cepheli, dış yapı süslemesi asgaride tutulmuş, kalabalık aile ve yardımcıların yaşayabileceği büyük, ferah yapılardı.

Özenli bahçelerle çevrili Bornova köşklerinin özellikle birinci kattaki kabul salonları ihtişamlıydı, iç mekan dekorasyon malzemeleri ise genellikle İngiltere’den getirilmişti.